Allah’ım! Beni Rahmetinden Ayırma!
Anlatıldığına göre, İsrailoğulları içinde günahlara dalmış biri vardı. Günah işlemekten hiç geri durmuyordu. Yaşadığı şehirdeki halk, onun günah işlemesine bir türlü engel olamıyorlardı. Nihayet ondan kurtulmak için Allah’a niyazda bulunmaktan başka çıkar yol göremediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hak Musa a.s.’a; İsrailoğulları içinde çok günah işleyen bir gencin bulunduğunu, işlediği günahlar sebebiyle bulunduğu şehre zarar gelmemesi için o günahkârı şehirden çıkarmasını vahyetti.
Musa a.s. o şehre giderek günahkâr genci oradan çıkardı. Genç bir köye sığındı. Cenab-ı Hak, genci o köyden de çıkarmayı Musa a.s.’a vahyetti. Musa a.s. genci oradan da sürdü.
Bunun üzerine genç, ne insanların ne bitkilerin ne vahşi hayvanların ve ne de kuşların bulunmadığı ıssız bir yere gitti. Bu ıssız yerde hastalandı. Yanında kendisine yardım edecek bir kimsesi yoktu. Toprağın üzerine uzandı ve başını yere koyup şöyle dedi: “Şimdi annem başucumda olsaydı bana merhamet eder, zillet içindeki şu acıklı halime mutlaka ağıt dökerdi! Şayet babam yanı başımda olsaydı, bana yardım eder ve bütün işlerimi yapardı. Hanımım yanımda olsaydı, ölümüme ağlardı. Evlatlarım yanımda olsaydı, cenazemin arkasından ağlarlar ve: ‹‹Allahım, beldesinden yabancı bir köye sürülmüş, orada barındırılmayarak ıssız bir sahraya kovulmuş ve ıssız yerde her şeyden ümidini keserek dünyadan ahirete göç etmekte olan şu zavallı, günahkâr ve asi babamızı bağışla!›› diye dua ederlerdi! Allahım, beni ana-babamdan, çocuklarımdan ve hanımımdan ayrı düşürdün, fakat rahmetinden ayırma! Onların ayrılık ateşleriyle kalbimi yaktın, fakat günahlarım sebebiyle beni ateşinde yakma!”
Bu hal üzerine Cenab-ı Hak, anası kılığında bir huri, hanımı kılığında bir huri, çocukları kılığına girmiş genç melekler ve babası kılığına girmiş bir melek gönderdi. Bunlar hasta gencin başında oturup kendisi için ağladılar. Ölmek üzere olan genç de: “İşte anam, babam, karım ve çocuklarım benim yanıma gelmişler!” diyerek büyük bir sevinç yaşadı. Bu halde tertemiz ve affa uğramış olarak Allah’ın rahmetine nail oldu. Bu hal üzerine Allah Teâlâ Musa a.s.’a şöyle vahyetti:
– Ey Musa, filan sahradaki filan mevkiye git. Orada veli kullarımdan biri vefat etti, onun arkasından yapılması gerekli işlerini yap ve defnet!”
Musa a.s. emredilen yere gittiğinde, Allah’ın emri ile kendisinin şehirden ve köyden sürgün etmiş olduğu gencin cenazesi olduğunu, etrafında hurilerin bulunduğunu görür. Bu hal karşısında Musa a.s. şöyle der:
– Ya Rabbi, bu genç senin emrin ile benim şehirden ve köyden sürgün etmiş olduğum kişi değil mi?
Cenab-ı Hak Musa a.s.’a şöyle cevap verir:
– Ey Musa, ben onun yere uzanmış halde inleyerek yalvarmasına ve vatanından, ana-babasından, evladından ve karısından ayrı kalmasına acıyarak günahlarını bağışladım. Kendisine ana-babası, çocukları ve hanımı kılığına girmiş melekler gönderdim. Onlar, onun gurbette zelil bir halde vefatını görüp o genç için merhamet dilediler. Hiç şüphesiz gurbette vefat eden bir kişi için göklerde ve yerde bulunanlar merhamet ederek ağlarlar. Ben ise, merhametlilerin en merhametlisi iken nasıl ona merhamet etmeyeyim? (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb, 27-29)
ALLAHIM BİZLERİDE AFFETSİN
Rahmeti ve merhameti sonsuz olan Allah’ım bağışlanan kullarından eylesin bizleri..
ALLAHIM O SONSUZ RAHMETİNDEN EKSİK ETME BİZİ AMİN