Güzel Geçimin Sırrı
Dünyaya gelen her insan, diğer insanlarla birlikte yaşamak, bu hayatı paylaşmak zorunda. Tek başına yaşamak çok zor ve belki de imkansız. Hayatı paylaşmak zorunda olduğumuz insanları seçmek çoğu zaman bizim elimizde değil. Yapabildiğimiz seçimlerde de uyum sağlayabileceğimiz insanları tercih ediyoruz. Ancak, bu her zaman mümkün olmuyor. Bu durumda tek bir yol kalıyor; hayatın bizi birleştirdiği insanlarla iyi geçinmeye çalışmak. Evimizi, işimizi, mescidlerimizi, meclislerimizi paylaştığımız bütün insanlarla…
Güzel geçim, zorluklara sabretmek; sıkıntılı insanları anlamaya ve yardımcı olmaya çalışmak; sevmeyeni sevebilmek demektir. Eğer bir insan, sevebiliyor, kendisinden nefret edenlere bile gönlünde ve meclisinde yer verebiliyorsa; artık dünyada onu üzecek bir şey olamaz.
Güzel geçim, cenneti dünyada yaşamak; kötü geçim ise, cehennem kıvılcımlarının içinde kıvranıp durmaktır.
Önce insan, kendi kendisiyle geçinebilmeli. Yani kendi içinde denge ve huzuru sağlamış olmalı. Kendisiyle anlaşamayan, başkalarıyla uzun süre geçinemez. İç aleminde sıkıntılı ve bunalımlı olan kimse, dışında huzur ve saadeti koruyamaz.
İçteki dengenın sağlanması, kalbin huzuruna ve nefsin kalbe tabi olmasına bağlı. Kalbin huzuru sevgi; sevginin kaynağı ise Allahu Tealâ’dır. Gerçek manada Yüce Rabbini tanıyan ve seven kalbler öyle bir marifet ve kabiliyet kazanır ki, insanın bütün bir varlığına şefkat, merhamet, sevgi ve adalet hakim olur. Artık o vücutta ne ruhun hakkı yenir, ne de nefsin… Buna, dinimizde itidal yani denge denir.
Ehl-i dünya ise hep nefsi sevindirir, ruhu ihmal eder, kalbi inletir. Dünyasını mamur eder ama ahiretini yıkar. Yalancı bir huzur ve neşe içinde görünür. Devran döner, ömür biter, meclisler bozulur. Tam lazım olan günde dostlar birbirine lanet eder. Bu, güzel bir geçim değildir; olsa olsa evveli tatlı, sonu acı, kötü bir eğlencedir.
İnsanlarla güzel geçinmek için, karşımızdaki insanın iyi huylu, uslu ve edebli birisi olması şart değildir. Güzel geçimli insan, karşısındaki insanın durum ve tutumuna göre davranır; herkesle bir geçim yolunu bulur. En yumuşak ve edebli insanla iyi geçindiği gibi; sert, acı sözlü, kabasaba insanlarla da bir yolunu bulup iyi geçinmeyi başarır. Karşı taraf anlamasa da o, Allah için bunun üstesinden gelir. Böylece insanları idare etmenin, affetmenin ve onlara sabretmenin zevkini tadar.
İyi Geçinmenin Yolları
Güzel geçimli olmanın yollarından biri, bir anlaşmazlık anında ilk kusuru kendinde aramaktır. Bu tevazuyu gösteren kimse, karşısındakini hemen suçlamaz; önce onu haklı, kendi nefsini kusurlu görmeye ve ortadaki problemi bu şekilde halletmeye çalışır.
Kibirli ve kendini beğenmiş insan, hiç kimseyle bir problemi olmasa bile iç sıkıntısıyla kıvranıp durur. O, dünyada en yalnız kimsedir. Ne meclislerde, ne de gönüllerde yeri vardır!
Güzel geçinmenin esaslarından biri de, hakkına razı olmak, herkese hakkını vermek ve kimseyi haksız yere incitmemektir. Burada önemli olan, kimin neyi ne kadar hak ettiğidir. Bunun ölçüsünü insanlar belirleyemez ve akıl gerçek manada hakkı tesbit edemez. İnsan aklı, gaflet, şehvet, şöhret ve menfaat gibi perdelerle asli kabiliyetini kaybettiğinde, bazen zulmü hak diye savunur; zalimi haklı gösterir, baş köşeye oturtur. Akıl bu işte başarısız olunca, insanın nefsi hepten işi karıştırır. Öyleyse en doğru ölçüyü ve hakkı, varlıkların sahibi bilir; herkese hak ettiğini en güzel O verir.
Hakları en güzel şekilde koruyanlar, Cenab-ı Hakkı en iyi tanıyan ve O’ndan en ileri derecede korkanlardır. Bunun için Hz. Rasulullah (A.S.) Efendimiz, kendi tercihi ile Allah’a güzel kulluk yapayım derken, ailesinin haklarını ihmal eden bir sahabisini şöyle uyarmıştı:
“Senin için bende bir örnek yok mu? Vallahi ben, sizin Allah’tan en çok korkan ve O’nun çizdiği hudutları en iyi koruyan benim.” ( İbnu Hıbban, Heysemi ).
Başka bir rivayette Efendimiz (A.S.), aynı sahabiye şu uyarıyı yapmıştır: “Öyle kendi bildiğin gibi geceleri ibadet, gündüzleri hep oruçla meşgul olma! Allah’tan kork; ailenin sende hakkı vardır, bedeninin sende hakkı vardır, misafirinin sende hakkı vardır. Öyleyse herkese hakkını ver.” (Ahmed, Bezzar, ).
Özellikle aile ile güzel geçinmenin yolu, aileyi Allahu Teala’nın bir emaneti olarak görmektir. Bu emaneti Efendimiz (A.S.) şöyle hatırlatıyor: “Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkun; onlarla güzel geçinin! Çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın ismiyle onları kendinize helal kıldınız. Bu durumda onların sizde, sizin de onlarda hakkı vardır.” (Nesai)
Güzel geçinmek için akla değil, Allah’a güvenmek gerekir. Bu hususta Yüce Mevlâ’dan sevgi ve sabır istemek lazımdır. Kalp ilahi destek ve muhabbetle kuvvetlendikçe, kusurlu insanları kolay affeder, sıkıntılardan hemen bunalmaz, intikam peşine düşmez.
Geçimsizlik belasına düşen bir müslüman günahlarına tevbe etmeli, sabırla ve namazla Allahu Tealâ’dan yardım ve huzur istemelidir.
Kalbi daralan kimse, fakir ve yetimlere ikramda bulunmalı; ihtiyaç sahiplerini sevindirmelidir. Allahu Tealâ ona bir rahatlık ve sukûnet verecektir.
Muhammed Emin Gül, Semerkand Dergisi, Ekim 1999.