Hz. Osman (r.a) Böyle Seslendi
Hz. Osman r.a.’ın şehit olmasıyla sona erecek olan olaylar dizisinin başlarında, Hz. Ali r.a., muhasara altındaki halifenin evine giderek kendisiyle konuştu. Onu dışarıdaki kalabalığı yatıştıracak bir hutbe irad etmeye ikna etti.
Bunun üzerine dışarı çıktılar. Hz. Osman r.a. minbere çıktı. Allah Tealâ’ya hamd u sena ve Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e salat u selamdan sonra şunları söyledi:
Her şeyin bir afeti, her işin bir sıkıntısı vardır. Bu ümmetin afeti ve bu nimetin sıkıntısı da, ayıplayıcı ve ta’n edici kimselerin yaptıklarıdır. Size kendilerini hoşunuza gidecek şekilde gösterirler, ancak sizin hoşlanmadığınız şeyler onları sevindirir. Onlar size bir şeyler söylüyor, siz de onlardan alıp söylüyorsunuz. Tıpkı ilk bağıranın arkasından giden develer gibi… Hoşlandıkları otlaklar uzaklardadır. İçtikleri bulanık su, konakladıkları çamurlu arazidir. Liderleri, önderleri yoktur. Çalışmaktan bunalmışlardır; kazanmak kendilerine zor gelir.
Dikkat edin! Allah’a yemin olsun ki, Ömer b. el-Hattab yaptığında onayladığınız işler sebebiyle beni ayıpladınız. Ancak o sizin üzerinize ayağıyla basıyor, eliyle vuruyor, diliyle azarlıyordu (sizi sert tedbirlerle idare ediyordu). Siz de ona hoşlandığınız veya hoşlanmadığınız her konuda itaat ediyordunuz. Bense size yumuşak davrandım. Sizin için omuzumu yere koydum; elimi ve dilimi sizden uzak tuttum. Ancak siz bana karşı cüretkâr davrandınız.
Allah’a yemin ederim ki, benim arkam daha kuvvetli, yardımcıların daha yakın ve çok, ayrıca liyakatlidir. Gel desem, bu çağrıma hemen karşılık verilir. Size karşılık sizin denginizi ve akranınızı, hatta daha fazlasını hazırladım ve sizi azarladım.
Siz davranışlarınızla beni hoşlanmadığım bir tavır takınmaya ve şimdiye kadar söylemediğim şeyleri söylemeye ittiniz. Dilinizi, ayıplamanızı ve ta’nınızı valilerinizden uzak tutun. Zira ben, şu konuşmama gerek kalmadan sizinle konuşması halinde sizi razı edecek kimselerin üzerinize gelmesine mani oldum.
Söyleyin! Hangi hakkınızı kaybettiniz? Allah’a yemin ederim ki, benden önceki halifenin ve hakkında ihtilaf etmediğiniz kimsenin icraatlarından herhangi bir şeyi eksiltmedim. Şimdi devletin geliri biraz daha artmış durumda ve beni bu fazlalık konusunda dilediğimi yapmaktan alıkoyan nedir? Eğer böyle bir yetkim yoksa niçin devlet başkanı oldum?! Et-Taberî, Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk, 4/338-339.
SEMERKAND DERGİSİ, 97. sayı
allah Zinnureyn’in edebini bilenlerin dizinin dibinden bizi ayırmasın…