İlahi Kitaplar

İlahi Kitaplar

İmanın altı esasını sayarken, ‘kitaplara iman’ diyoruz. Acaba Allah’ın indirdiğine inanmamız gereken kitaplar hangileri? Bu kitaplara imanımız nasıl olmalı? Zamanımıza kadar aslı bozulmadan gelen ilâhî kitap bulunuyor mu? İnsanların bir sürü ekleme-çıkarma yaparak aslını bozduğu kitapların neresine iman edeceğiz? Kısaca, kitaplara imanımız nasıl olmalı?

Hepimiz biliyoruz ki, altı esasa iman etmeyen kimse mümin olamaz. Bu esaslar, Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmektir.

Bu esaslardan birisini inkâr etmek, hepsini inkâr etmekle eşdeğerdedir. İman esasları üzerinde yanlış ve bozuk kabullenişler de imanı zedeler. Ayrıca bu altı esasın içeriğinde seçme de olmaz. Mesela ‘ben peygamberlerin bir kısmını kabul ederim, bir kısmını kabul etmem’ denilemez. Aynı şekilde bir mümin, ‘ben kendi peygamberime indirilen kitaba iman ederim, fakat diğer ilâhi kitaplar beni ilgilendirmez’ diyemez. Çünkü Yüce Rabbimiz, bütün müminlere şu emri veriyor:

“Ey iman edenler! Allah’a iman edin. Ayrıca, O’nun peygamberlerine, peygamberi Muhammed’e indirdiği kitaba ve ondan önce indirmiş olduğu kitaplara da iman edin.” (Nisa/136)

İlahi Kitaplar ve Vahiy

İman edilmesi farz olan kitaplar, aslı bozulmamış ilâhî kitaplardır. Bunlar, yüz tanesi sayfa halinde, dört tanesi de kitap olarak toplam yüzdört tanedir. İşte bütün bu sayfa ve kitap şeklindeki ilâhi kelâmı bütün muhtevasıyla kabullenmeye kitaplara iman diyoruz.

İman ettiğimiz sayfaların on sayfası Hz. Adem A.S.’a, elli sayfası Hz. Şit A.S.’a, otuz sayfası Hz. İdris A.S.’a, on sayfası da Hz. İbrahim A.S.’a indirilmiştir.

Dört kitabın indirildiği peygamberler ve bu kitapların isimleri de şöyle: Tevrat Hz. Musa A.S.’a, Zebur Hz. Davud A.S.’a, İncil Hz. İsa A.S.’a, Kur’an-ı Kerim de son peygamber Hz. Muhammed A.S. Efendimiz’e indirilmiştir.

İlâhi kitapların kaynağı insan değildir. İçlerinde insana ait bir ekleme yoktur, olamaz da. Asli halleriyle ilâhi kitaplar, Yüce Yaratıcımız’ın sözüdür. Hepsi alemlerin rabbi olan Allah’ın kullarına mesajıdır, selamıdır, hitabıdır, hükmüdür, müjdesidir, davetidir, uyarısıdır.

İlâhi kitaplar peygamberlere vahiy yoluyla indirilmiştir. Vahiy, gizli ve süratli bir şekilde, sırlı ve saklı bir yolla haber vermek demektir. Ayette belirtildiği gibi, vahiy üç şekilde gelir:

* Arada bir vasıta olmaksızın, vahyedilen şeyin doğrudan peygamberin kalbine atılması ve mananın kalbe intikal ettirilmesi şeklinde,

* Bir perde arkasından,

* Vahiyle görevli aracı bir melek vasıtasıyla.

Vahiyle görevli melek Hz. Cebrail A.S.’dır.

Peygamberlere düşen, ilâhi hüküm ve haberleri en güzel şekilde insanlara duyurmaktır. Bir peygamber, Allah’ın indirdiği ayetleri kendi isteği ile artırıp eksiltemez. Onların bir kısmını gizleyip, bir kısmını değiştiremez. Kendi sözüne ‘bu ayettir’ diyemez. Ayeti indiren Yüce Allah’tır, dilerse onu değiştirecek, yerine başka hüküm koyacak da yine O’dur. Peygamberler, Yüce Allah’ın ayetlerini insanlara duyurduktan sonra, onlardaki ilâhi muradı açıklar ve uygularlar, iman ve kullukta örnek olurlar. Bir peygamberin bile ilâhi kitaba müdahale yetkisi bulunmazken, başka insanlar için böyle bir yetkisi asla tartışılamaz.

İlâhi kitaplar, Yüce Yaratıcı’nın konuştuğunu yani O’nun kelâm sıfatını ispat eder. Allahu Tealâ melekleri ve peygamberleri ile doğrudan konuşmuştur. Vahiy meleği Allah’tan aldığı ilâhi hükümleri peygamberlere getirmiştir. Peygamberler de onları hiç noksansız bir şekilde ümmetlerine bildirmişlerdir.

İlâhi kitaplar, insanlara akıl ile ulaşılamayacak en önemli ilimleri öğretmiştir. Bu ilimlerin başında Yüce Yaratıcı’yı tanımak gelir. Bizler yaratılış, hayat, ruh, kainat, ölüm, ahiret, iyi-kötü, cennet-cehennem hakkında en doğru ve kesin bilgiyi ancak ilâhi kitaplardan ve aynı ilâhi kaynaktan ilim alan peygamberlerden öğrenebiliriz.

Önceki Kitapların Durumu

Bizim imanla yükümlü olduğumuz kitaplar, aslı bozulmamış ilâhi kitaplardır. İnsanların müdahale edip bozduğu, hükmünü ve amacını değiştirdiği, bir çok ekleme ve çıkarma yaptığı kitaplar Allah’a ait değildir. Bu durumlarıyla onlara ilâhi kitap denmez. Ancak, aslı bozulmuş kitap denir.

Yahudiler Tevrat’ı, hıristiyanlar İncil’i asli halinden çıkarmışlardır. Yaptıkları bir tefsir değil, bozma ve değiştirmedir. Birçok ayeti çıkarıp yerine kendi görüşlerini ifade eden hükümler yazmışlardır. Her iki kitabın da içinde bozuk fikirler, yanlış itikatlar, Allah’ın razı olmayıp lanet ettiği görüşler eklemişlerdir. Bunu maddi çıkar, hakka düşmanlık ve haram arzularına ulaşmak için yapmışlardır. Kur’an-ı Hakim onların bu yaptıklarını haber vermekte ve kendilerini kınamaktadır (Bakara/75-79, Maide/13-15).

Şu anda hıristiyanların elinde dört ayrı İncil’in bulunması bile ona nasıl müdahale edildiğini apaçık ortaya koymaktadır. Bu dört İncil, milâdi 305 senesinde İznik şehrinde toplanan ruhani bir meclis tarafından, yüzden fazla İncil arasından seçilerek tespit edilmiştir. Bunlar Hz. İsa A.S.’a indirilen asıl İncil’in birer tefsiri değil, asıl İncil diye ortaya çıkarılmış apayrı kitaplardır.

İlâhi kitapların sonuncusu Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim, ilâhi koruma altındadır. O, indirildiği haliyle binlerce insan tarafından ezberlenmiş, yazılmış, amel edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Kıyamete kadar da hiçbir değişikliğe uğramadan devam edecektir. Kur’an üzerinde hiçbir ekleme ve çıkarma yapılmamıştır, yapılamaz da. Sadece onun her dilde açıklaması ve tefsiri yapılabilir. Tefsir ve mealler ise Kur’an değildir.

Kur’an-ı Kerim, önceki kitapların doğrularını tasdik eder. Bunun yanında, insanların ekledikleri yanlışları tespit edip düzeltir. Yani Kur’an-ı Kerim bütün ilâhi kitapların muhafızı ve kontrolcüsüdür. Onun dışındaki bütün ilâhi kitaplar belirli bir zaman için gönderilmiş olduklarından, amelle ilgili hükümleri Kur’an-ı Kerim ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Eğer önceki kitaplar, hiç bozulmamış olsalardı bile, onlarla yine amel edilemezdi. Hatta Rasulullah A.S. Efendimiz’in belirttiği gibi, şayet Hz. Musa A.S. ve Hz. İsa A.S. hayatta olsalardı, Kur’an’a ve Hz. Rasulullah A.S.’a tabi olmaktan başkası kendilerine helal olmazdı. Onlar da İslâm’ın hükümleri ile amel ederlerdi. (Ahmed, Müsned; Begavî, Şerhu’s-Sünne; İbnu Kesir, Tefsir)

Artık bütün insanlar, önceki kitaplara ancak iman etmekle yükümlüdürler. Günümüzde hem iman hem de hükümleriyle amel edilecek tek ilâhi kitap ise Kur’an-ı Kerim’dir. Alemlerin Rabbi’nin hükmü budur.

Müslüman olarak bizler, Tevrat, Zebur ve İncil’in asıllarına iman ederiz. Tahrif edilmiş haliyle de olsa elde mevcut Tevrat ve İncil’deki doğruları reddetmeyiz. Hepsini birden yalanlama yoluna gitmeyiz. Bu konuda Kur’an ve Sünnet’i hakem yaparız. İçlerinde ilâhi kelamdan parçalar bulunabileceği için onlara karşı dikkatli oluruz. Asılları bozulduğu için hürmet etmesek de, hakaret de etmeyiz. İnsanların ekledikleri şeyleri ayırırız, batıl görüşleri tespit ederiz, hataya uyanları uyarırız.

Nurullah Toprak – Semerkand Dergisi, Ocak 2001.





Yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir