Muharrem Orucu

Muharrem Orucu

Yıllar geçiyor ki, Ya Muhammed

Aylar bize hep Muharrem oldu!

Akşam ne güneşli bir geceydi…

Eyvah, o da leyl-i matem oldu!

M. Akif Ersoy

Dokuzyüz elli yıllık bir ömrün kader anı… Mukaddes yolculuğa işaret veren Yüce Allah, bu kez Nuh (A.S.)’ın gemisine “Dur!” emrini verdi: “Ey arz! Suyunu yut! Ve ey gök! Yağmuru tut!.. Su çekildi. İş de bitti, gemi Cudi’ye oturdu” (Hud/44) Gemiden iniş de, biniş gibi emirle oldu. Muharremin onuncu günüydü. (Ahmed b. Hanbel, el-Aynî, Şevkâni)

– “Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan topluluklara bizden bir selamet ve bereketle gemiden in.” (Hud/48)

İnsanlar adeta yeniden hayat bulmuşlardı. Buna ancak şükür gerekirdi. Nuh (A.S.) bu şükrü, oruç tutarak eda etti. (İbn Hacer, el-Aynî)

Musa (A.S.) yıllarca Firavun’un sarayında kaldı. Nuh (A.S.) ve beraberindekileri âlemlere ibret yapan (Ankebût/15) Allah, denizin ortasında yine bir yol açtı. Musa (A.S.)’ın Allah’ın himayesinde, Firavun ve taraftarlarından kurtulduğu gün (Bakara/50), ne hikmetse yine Muharrem’in onuncu günü, yani aşure günüydü (Elmalılı, A. H. Yazır). Musa (A.S.) da, aynen Nuh (A.S.)’ın yaptığı gibi, bu günü kurtuluş ve Allah’a vuslatın gerçekleştiği gün ilan ederek şükür orucu tuttu (Buhari, Müslim). İsrailoğulları bu güne itibar ettikleri gibi, çoğunluğu Musa (A.S.) ın getirdiği hükümlerden oluşan Hıristiyanlık dininin mensupları da, İsa (A.S.) ın sünneti olarak hep bu günü oruç ile yad edip, peygamberlerine tabi oldular. (Şevkâni)

Bu sefer yolculuk denizde değil, karadaydı. Gerçi bir kez deniz yolculuğu Habeşistan’a yapılmıştı. Ama ilahi irade, alemlere rahmet olarak gönderdiği Allah Rasulü Muhammed Mustafa’ya (A.S.) karada da yol açtı. Yine bir zulmün sonunda gerçekleşen yolculuktu bu. Kaçış değil, Allah’a itaat için ayrılıştı Mekke’den Medine’ye hicret. Medine tepeciklerinde öbek öbek insanlar toplanmışlar, Rasulullah (A.S.)’ın nur yüzüyle şereflenmeyi bekliyorlardı.

Sahabe-i Kiramı gelecek nesillere örnek olarak hazırlayan Gönüller Sultanı Efendimiz (A.S.), her bir müslümandan söz alıyordu: “Hırsızlık yapmayacağım.. Zina etmeyeceğim.. Allah’ı bir kabul edeceğim.. Sana itaat edeceğim.” Bey’at eden eller En Sevgili’nin gözü önünde kenetlenerek, şirkin ve küfrün arasından Allah’a uzanan bir yol buldu. Zira denizlerde peygamberlerine yol açan Yüce Sevgili Allah, sevdiğinin elleriyle de pekala nice yollar açabilirdi. Buna güç yetirebilirdi. Çünkü o, mutlak yaratıcı Allah idi.

Rasulü Ekrem (A.S.), Medine’yi şereflendirdiği Aşure gününde, Yahudilerin bayram ettiğini, oruç tuttuğunu farketti. Onlar, elbette Rasulullah (A.S.)’ın gelişine sevinmiyorlardı. Sebebini sahabi anlattı:

“Ey Allah’ın Rasulü! Yahudi ve Hristiyanlar bu güne hürmet ediyorlar!..”

Vahy-i ilahi, Rasulullah (A.S.) ın gönlünde ictihad olarak yer etti ve şöyle buyurdu:

“Ben Musa’ya daha yakınım.” Ve o gün oruç tuttu. (Buhari, Müslim)” Gelecek yıl, dokuzuncu günde de oruç tutarım.” buyurarak bu yakınlığı göstermeye niyetlendi. (Müslim, Ebu Davud)

Rasulullah (A.S.) buyurdu:

“Haydi! Halka ilan et! Kim bir şey yemişse, günün kalan kısmını oruçlu geçirsin. Herhangi bir şey yemeyen oruç tutsun. Zira bugün, Muharremin onu, aşure günü. (Buhari, Müslim, Nesai)” “Aşure orucunu bir gün önce ve bir gün sonra tutmak suretiyle Yahudilere muhalefet edin.” (A. b. Hanbel)

O günkü bayram havasını teneffüs eden sahabi bu sevinci anlatıyor:

“… O gün oruç tutardık. Çocuklarımıza da oruç tuttururduk. Ağlayıp yiyecek istediklerinde, yanımızda getirdiğimiz yünden oyuncağı ellerine vererek onları oyalardık. Böylece orucu tamamlamalarını sağlardık.” (Buhari, Müslim)

Ramazan orucu farz kılınınca (Bakara/183-185) önceden vacib olan Aşure günü orucu müslümanların isteğine bırakıldı (Muvatta). Bu orucun fazileti ve kıymeti, diğer peygamberler ve Rasulullah (A.S.) ın tavsiyesi ile bizlere nimet oldu. İşte Rasulullah (A.S.)’ın buyurdukları:

“Kanaatime göre, Aşure günü orucuyla Allah, önceden işlenmiş bir senelik günahı siler. (Müslim, Nesai, E. Davud)”

“Ramazan’dan sonra en üstün oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. (Müslim, Tirmizî, E. Davud)”

“Eğer Ramazan ayından sonra oruç tutmak istersen, Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiştir. (Tirmizi)”

Hz. Ömer (R.A.)’ın hilafeti sıralarındaydı… Hicretin 16. yılı.. İstişare heyeti kuruldu. Ashabın istişaresi sonucu, Hz. Ali’nin (R.A.) teklif ettiği “Muharrem ayı, takvim yılının ilk ayı olsun” fikri kabul gördü. (Buhari, İbn-i Hacer, el-Ayni) Böylece 1 Muharrem hicri yılbaşı olarak kabul edilmiş oldu.

Rasulullah (A.S.)’ın vahiy kâtibi, zamanın halifesi, Hz. Muaviye’nin (R.A.) hilafeti dönemi… O şanlı sahabi, Rasulullah (A.S.)’ın saadetli minberinde müslümanlara, ihmal edilen bir sünneti hatırlatıyordu.

“Ey Medineliler! Hani âlimleriniz nerede? Bu konuda size neden bilgi vermiyorlar?!. Ben Rasulullah (A.S.)’ın şöyle buyurduğunu işittim: “Bugün Muharrem’in onuncu günüdür. Aşure günü oruç tutmak size farz kılınmamıştır. Ancak ben oruçluyum. Dileyen bu orucu tutsun, isteyen de iftar etsin!” buyurdu, demiştir. (Buhari)

Ve Ümmetin acı günü… Hicretin 61 yılı… Bu sefer hicret, yine bir zorluğun ardından ötelerin ötesine, belki berilerin en berisine, en yakına… Allah’ın katına… Yolcu Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimiz. Rasulü Ekrem (A.S.)’ın gözbebeği, en çok sevdiği iki torunundan biri… Hz. Hasan’ın kardeşi. İnsanlara kemâlat dersleri veren, yeryüzünde canlı bir Kur’an, Sünneti yaşayan bir Sultan… Muharrem ayının onunda yeryüzünde son irşadını yaptı. Cuma günü şehid edildi. (el-Hakim, İbn Kesir, Taberi). Allah Aşure günü hatırına, şefaatlerine nail eylesin.

 

Ahmed Yatağan, Semerkand Dergisi, Nisan 1999.





Yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir