Şaban Ayının Önemi ve Orucunun Hikmeti

Şaban Ayının Önemi ve Orucunun Hikmeti

Resûlullah Efendimiz [s.a.v] şaban ayının hürmetinin büyüklüğüne şu hadis-i şerifleriyle işaret etmişlerdir:

ذَلِكَ شَهْرٌ يَغْفُلُ النَّاسُ عَنْهُ بَيْنَ رَجَبٍ وَرَمَضَانَ وَهُوَ شَهْرٌ تُرْفَعُ فِيهِ الأَعْمَالُ إِلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ فَأُحِبُّ أَنْ يُرْفَعَ عَمَلِي وَأَنَا صَائِمٌ

Şaban ayı, receb ayıyla ramazan ayı arasında, insanların kıymetinden gaflete düştükleri bir aydır. Halbuki o, amellerin âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseltildiği bir aydır. Ben de, amelimin Allah’a oruçlu olduğum halde yükseltilmesini isterim.” (Nesâî, Sıyâm, 70; İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, nr. 9858; Beyhakî, Şu-abü’l-İmân, nr. 3540.)

Resûl-i Ekrem [s.a.v] şaban ayında oruç tutmaya birkaç nedenden dolayı önem vermiştir. Bunlardan birincisi, receb ve ramazan ayları arasında kalan bu aydan, insanların gafil olmalarıdır. İnsanlar, haram aylara (zilkade, zilhicce, muharrem, receb) ve ramazana çok değer vermeleri sebebiyle bu ayın faziletinden gafildirler. Halbuki Resûlullah [s.a.v] bizzat kendi hayatıyla ve sözleriyle üç ayların hepsinin ayrı bir öneme sahip olduğunu, birinin diğerinden ayrılmayacağını ifade etmişlerdir.

Zeyd b. Eslem’in [r.a] rivayet ettiğine göre, Resûlullah’a [s.a.v] receb ayında oruç tutan bir topluluktan bahsedildi. Bunun üzerine Resûlullah [s.a.v], “Onlar şaban ayında neredeler?” diye ikaz ederek, üç ayların hepsinin ayrı ayrı önemi haiz olduğunu, birinde çok amel edip de diğerinin terkedilmemesi gerektiğini ve amel ederken de orta yollu olunmasını tavsiye etmişlerdir. (Abdürrezzâk, el-Musannef, nr. 7858.)

 Üsâme b. Zeyd (r.a) anlatıyor: “Resûl-i Ekrem (s.a.v) peş peşe o kadar oruç tutardı ki biz onun sürekli oruç tutacağını sanırdık. Bazan da (ramazan ayı dışında) iki gün hariç hiç oruç tutmazdı. Şaban ayında oruç tuttuğu kadar başka hiçbir ayda oruç tutmazdı. Bir gün Resûlullah’a (s.a.v),

“Ey Allah’ın Resûlü, bazan peş peşe o kadar oruç tutuyorsunuz ki, neredeyse her gününüzü oruçlu geçiriyorsunuz. Bazan da iki gün dışında hiç oruç tutmuyorsunuz” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v),

O iki gün hangileri?” diye sordu. Ben,

“Pazartesi ve perşembe” dedim. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.v),

Bu iki günde ameller âlemlerin Rabbi’ne arzedilir; ben de amellerimin oruçlu iken arz edilmesinden hoşlanırım” buyurdu. Sonra ben,

“Şaban ayında oruç tuttuğunuz kadar, hiçbir ayda (nafile) oruç tuttuğunuzu görmedim” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v),

Receb ve ramazan ayları arasında olan bu aydan insanlar gafil kalıyorlar. Halbuki o ay, amellerin âlemlerin Rabbi’ne arzedildiği aydır. Ben de amellerimin oruçlu iken ilâhî huzura arz edilmesinden hoşlanırım” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/201) buyurdu.

Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor:

“Rasûlullah (s.a.v) öylesine çok oruç tutardı ki, biz artık hiç iftar etmeyeceğini zannederdik. Yine oruca öylesine ara verirdi ki, biz artık hiç oruç tutmayacağını zannederdik. O en çok Şâban ayında oruç tutardı.” (Buhârî, nr. 1969; Müslim, nr. 1156; Ebû Davud, nr. 2434)

 

Salihlerden biri şöyle demiştir: “Sene bir ağaçtır. Receb ayı onun yapraklanma, şaban ayı meyve verme, ramazan ayı ise meyvelerin toplanma zamanıdır.”

(Abdülkadir-i Geylânî, Gunyetü’t-Tâlibîn)

 

Kaynak: (Üç Aylar Mubarek Gün ve Geceler, Semerkand Yayınları)





Yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir