Şerrin Hayra Tebdili
Ülkemiz 15 Temmuz 2016 tarihinde bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmış ve -Allah Tealâ’ya hamd ü senalar olsun- seçilmiş idarecilerimizin dirayeti ve halkımızın tarihte az rastlanır bir kahramanlıkla, canı pahasına mücadelesiyle püskürtülmüştür.
Ülkemiz üzerine gizli ve karanlık planlar yapıp pusu kuranlar kendileri tuzağa düşmüş, Cenab-ı Mevlâ’nın yardımıyla oyunları bozulmuştur.
Müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mealen buyurulur ki:
“Tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.” (Âl-i İmrân, 54)
Fitne ve fesat tohumları ekerek halkın refahını, huzur ve birliğini bozmaya çalışanlar emellerine ulaşamamış, millî şuurla, birlik ve beraberlikle def edilmiştir.
Şüphesiz 15 Temmuz Darbe Girişimi cinnetinden alacağımız dersler çoktur:
Öncelikle, çok kısa bir zamanda halkımızın aynı gaye ve ruh ile şer odaklarına karşı direnişe geçmesi; sonrasında da ülkemizde uzun yıllardır arzulanan birlik ortamının sağlanmış olması sevindiricidir. Bu büyük bir nimettir. Müminler olarak bu nimetin şükrünü eda etmeli, farkında olmalıyız. O zaman birliğimiz daha da pekişecek, güçlenecektir inşallah.
Ele geçmiş nimetler birer fırsattır. Kıymeti bilinmezse elden çıkıp gider, yeniden elde etmek de zordur. Bu sebeple bu millî uyanışı Allah Tealâ’nın bir lütfu olarak kabul etmeli ve bu şuuru koruyup sahip çıkmalıyız. Gün birlik ve beraberlik günüdür.
Yine çıkaracağımız bir başka ders de, “derunî sükûnet” diye tarif edebileceğimiz sabır ve metanetimizdir. Tarih boyu edindiğimiz tecrübelerden ve özellikle bu coğrafyayı dualarıyla yoğurmuş gönül erlerinden miras olan bu güzel hasletimizi korumalı, hiçbir fitne odağının tahriklerine aldanmamalıyız.
Allah Tealâ’ya hamdolsun, halkımız uzun yıllardır çıkarılmaya çalışılan kavga ve fitne ateşine kanmamış, sükûnetini korumuştur. 15 Temmuz’da ise söz konusu vatan olunca, tam yerinde bir hareket ve şuurla, doğusundan batısına, bir ve beraberce hareket etmiştir. Şüphesiz halkımızı bu şuur üzerinden de tahrik etmeye çalışanlar çıkacaktır. Buna karşı da yine sabır ve akl-ı selimimizi korumalıyız.
Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. “Sabır imandandır.” buyurur. Bu hadis-i şerifin müminlerde çok yönlü tezahürü olur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, fitneye karşı durup sabretmek imanın kuvvetindendir.
Sabrın bir başka tezahürü de, yine 15 Temmuz’da gördüğümüz, silahsız bir halkın ağır silahlara karşı sebatla vatanını savunmasıdır. Şüphesiz bu hal Allah Tealâ’nın izniyle düşmanların kalbine korku salmıştır. Bu da Cenab-ı Mevlâ’nın müminlere bir lütfudur. Müminler sabır ve sebat halini korudukça düşmanlarımız daha da korkacak, kolay kolay harekete geçemeyecektir.
Çıkarmamız gereken bir başka ders de, hayırla neticelenen bu şerri daha fazla hayra çevirmektir. Şüphesiz böyle zamanlarda, Cenab-ı Mevlâ’nın bir lütfu olarak gönüller yumuşar, Hakk’a açılır.
Öncelikle kibre kapılmadan, aczimizi itirafla tövbe istiğfara devam etmemiz lazımdır. Yine istikametimizi kontrol etmek, yeni nesillerin istikamet sahibi olmaları için akaide önem vermek, itikadı pekiştirmek gerekir. Nasıl ki düşman tehlikesine karşı surlar takviye edilir, çeşitli tedbirler alınırsa, aynı şekilde iman kalesini güçlendirmek, sağlam nesiller yetiştirmek için itikad çok önemlidir. Beş vakit namazı cemaatle kılmaya çok dikkat etmeli, dilimizi Kur’an-ı Kerim’le süslemeliyiz. Zira Allah’ın Kelamı kalbe sükûnet verir, dünyevî korkuları bertaraf eder.
Yaşadığımız hadiseler tarih, millet ve vatan şuurunu çocuklarımıza aşılamak için önemli bir fırsattır. Zira 15 Temmuz, şehit ve gazileriyle, birlik ruhunun şahlanışıyla tarihimizde okuduğumuz, gıpta ettiğimiz kahramanlıkların bir benzeri ve tekrarıdır.
İslâm milletinin kahramanlığı, badireler karşısındaki sebat ve azmi sadece tarihte yaşananlardan ibaret değildir. Asr-ı Saadet’ten günümüze kadar bu üstün meziyet devam etmektedir. Sadece dönemin zâhiri ve imtihanı değişmiştir. Yaşadığımız hadisenin önemini bildiğimiz sürece, olan bitenden ders almaya, sabit-kadem erler yetiştirmeye devam ederiz inşallah.
Şerlerin hayra tebdiline mehaz olacak hususların en önemlisi, hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye üzere olmaya dikkat etmek, yürüdüğümüz yolun istikamet üzere olup olmadığını sürekli kontrol etmektir. Yani kendimizi sürekli muhasebeye çekmek, Allah Tealâ’nın rızasını asıl, temel, ana maksat haline getirmektir.
İstikamet üzere olmadığı açık karinelerle sabit olanlara ise dünyevî maslahatlar için hüsnü zan beslememek, uyanık olmak gerekir. Zira itikadî sapkınlık içinde olanlar zaten en büyük yanlışı yapmışlardır. Daha başka başka yanlış ve şerli işlere girişmeleri, fitne ateşi yakmaları, bu ilk ve asıl yanlışlarının devamı niteliğindedir. Özellikle de dini dünyevî hırslara alet edenler için durum böyledir.
Bu şerrin bize hatırlattığı bir diğer husus da, her bireyin vatanına karşı sorumlu oluşudur. Medine-i Münevvere’den günümüze kadar müslümanlar bu şuurla vatanlarını, din ve namuslarını korumuşlardır. Yakın tarihimizde Erzurum halkının Ruslar’a karşı mücadelesi, bütün doğu vilayetlerinin hem 93 Harbi’nde, hem de Birinci Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak savaşmalarını, Urfa, Antep ve Maraş’ta halkın düşmanı kovmasını, Anadolu’nun birçok yerinde gönüllü birliklerle işgalcilerin def edildiğini unutmayalım. Bu kahramanlık sayfaları, tarih boyunca İslâm ordularında ve topyekûn müslümanlarda var olan şuurun tezahürüdür.
15 Temmuz Darbe Girişimi’nde halkımızdan şehit ve gazi olanlar oldu. Şehitlere Cenab-ı Hak’dan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz. Yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar… Şüphesiz şehitler hakkında birçok müjde vardır. Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. buyurmuştur ki:
“Kim malını müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir. Kim kanını müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir. Kim dinini müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir. Kim ailesini müdafaa sırasında öldürülürse o da şehiddir.” (Tirmizî, Diyât, 22)
Yine Fahr-i Kainat Efendimiz buyurmuştur:
“Allah rızası için bir gün nöbet beklemek, dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır. Sizden birisinin kamçısının cennetten işgal ettiği bir yer de, dünyadan ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır…’’ (Buhârî, Cihad, 73)
15 Temmuz’da Diyanet İşleri Başkanlığımızın daha ilk saatlerden itibaren attığı isabetli adımlar; müftü, vaiz ve imamların vazifeli olarak yönlendirilmesi, mescidlerde salâların okutulması takdire şayan kararlar olmuştur. Nitekim tarih boyunca dinî önderlerimiz ve imamlarımız halkın teşvik ve şuurlandırılmasında büyük roller üstlenmişlerdir. Camilerimiz böyle olağan dışı şartlarda halkımızın moral ve sekinet bulacakları merkez konumundadır. Son hadisedeki uygulama, camilerimizin bu konumunu tekrar hatırlatmış ve hatta ihya etmiştir. İstiklal savaşımızda da vatan şuuru, vatanperverlik ruhu öncelikle cami cemaatinde tezahür etmiştir.
İslâm dünyasının her bir yerinde türlü fitne ve savaşların olduğu bir zamanda bizi muhafaza buyuran Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Tez zamanda müslüman kardeşlerimizin sıkıntılarını bertaraf edip bizlere birlik ve kuvvet versin.
Tevfik ve inayetiyle…
Muhammed Mübarek Elhüseyni, Semerkand Dergisi, Ağustos 2016.